kimlik arayışımızın paradoksu: arayan bulur mu?
Hayatımız
bir bilmece ve onu çözmek için ne kadar çok uğraşıyoruz. Gerçek ve hayal
arasında neyin gerçek olduğunu düşünerek kendi kimlik arayışımıza yönelmeye
çalışıyoruz. Bunlar arasında dengeyi sağlamaya çalışarak kendi varoluşumuzu
anlamlandırmak için mücadeleye giriyoruz. Belki farkında olarak belki hiç fark
etmeden. Kendimizi tanımaya, anlamaya ve kabul etmeye çalışarak geçiriyoruz
buradaki kısacık zamanımızı.
“Arayan
Bulur” şarkı sözleri, yaşamımızın sonunda kendi kimliğimizle ilgili bir tür
aydınlanma veya anlayışa ulaşıp ulaşamayacağımızı düşündürür. Bu yüzden bu
şarkının sözlerini çözümlemek istedim.
Kimlik arayışımızda karşılaştığımız zorlukları ve belirsizlikleri vurgulayarak bu belirsizlik üzerine "Sonu gelince bi yolunu bulur, bana hiç acımaz" diye başlıyor şarkı sözü. Bu belirsizlik mutlaka bir gün son bulacaktır. Belirsizliğin bitmesi ancak hayatın sonunda yani bilincimizin olmayacağı zamana tekabül eder. Ancak bu süre zarfında belirsizlik, “İzimi (zi) sürer, kokumu (zu) alır, beni (bizi) yakalar” Anlam vermeye çalıştığımız varoluşumuz da bizim izlerimizi sürüyordur. Geçmişteki hayat öykümüz ve deneyimlerimizle olan bağlantımızı anlamak için çaba harcamamız gerektiğini gösteriyor. Kendi özümüzü, benzersizliğimizi ve özgünlüğümüzü keşfetme çabamız ise şarkı sözündeki 'koku' kelimesi üzerinden yansıtılıyor. 'Yakalamak' sözcüğü, gerçek özümüzle buluşacağımıza olan inancı vurguluyor. Böylece kendimizi daha derinlemesine anlayarak ve gerçek kimliğimizle uyum içinde olacağımız umudunu belirtiyor.
Şarkı
sözleri “Kaçamıyorsan, kovalanmanın da cehennemi var” cümlesi ile devam
ediyor. Bu söz içsel
gerçekliklerimizden, kendi varlığımızın ve kimliğimizin sorgulanmasından kaçışımızın
mümkün olmadığını belirtiyor. Çünkü biz kendimizden kaçamıyoruz. Kovalanmak da
bir tür ceza çünkü kendimize dair yaptığımız sorgulamalar iç sıkıntısı ve
yalnızlık getiriyor. Bu süreçte kendimizi çoğunlukla kaybolmuş, yalnız veya
belirsiz hissediyoruz.
İçsel bir arayış içinde olduğumuzda, neyi aradığımızı veya neye ihtiyaç duyduğumuzu keşfettiğimizde, yani anlamımızı veya amacımızı bulduğumuzda bir tür tatmin hissi içerisinde oluyoruz. Bu tatmin hissi için arayışımızı devam ettirmemiz gerekir. Neyi bulduğumuz değil önemli olan sürecin kendisidir. “Arayan bulur, inleyen ölür, mevsim zaman” sözleriyle arayışımızın, mücadele etmemizin ve acımızın döngüsünü vurguluyor.
“Ağız tadıyla bi çekip gidemedim, çekip gidemedim/ İnsan eti ağır çektiğim kahır, ayağıma dolanıyor”
Kendimizi
sorgulamaktan vazgeçmezken bu sorgulamalarımızın ağırlığının ve yükünün de olduğunu
gösteriyor. Şarkı sözü, varoluşsal arayışımızın ve içsel sıkıntılarımızın bizim
yaşamımızı nasıl etkilediğine dair bir bakış sunuyor. İçsel huzurun veya
rahatlığın sağlanmasının zorluğunu “çekip gidemedim” ifadesiyle belirtirken
insan eti ağır ifadesiyle insanın kendinden ve varlığını sorgulamaktan
vazgeçemediğini vurguluyor. Bu
sorgulamalar ile sürekli kendimizi yorduğumuzu bu sorgulamaların yük olduğunu
ve engel olduğunu vurguluyor.
Kim olduğumuzu öğrenmek isterken, kendimizi bulma yolunda iken kendi özümüzle, kimliğimizle veya bilincimizle gerçek bir uyum içinde olup olmadığımıza dair sorgulamalar gerçekleştiriyoruz. Ben harbiden ben miyim? Buradaki “ben” sözcüğü, kişiliği kuran, oluşturan ana öğe anlamına geliyor.
Toplumsal
beklentilerden, dış etkenlerden ve yüzeysel rollerden sıyrılarak, gerçek
benliğe dönme çabası, kişinin içsel bütünlüğünü bulma yolculuğunun bir
parçasıdır. Kendini gerçekleştirme ve özdeşleşme, bireyin kendi değerleri,
tutkuları, inançları ve içsel doğası ile uyumlu bir şekilde yaşamasını içerir.
Bu süreçte, dış etkenlerin ve toplumsal beklentilerin etkisinden uzaklaşarak,
kişinin gerçek özüne yönelmesi ve bu özle uyum içinde yaşaması gerekir. Birey,
kendini gerçekleştirmeye ve özünü keşfetmeye odaklandıkça, toplumsal
beklentilerin ve dış etkenlerin dayatmalarından uzaklaşabilir. “İnsan
büyüdükçe -kusura bakma- giderek kendine benziyor” ifadesi işte tam
da bunu anlatıyor. Amaç zaten bireyin kendine benzemesi. Amacımız önce özümüzü
keşfetmek daha sonra özümüzle kendimizi bütünleştirmek. İnsan büyüdükçe yani
olgunlaştıkça tüm toplumsal beklentilerden sıyrılıp kendine dönüşüyor. Kusura
bakma ifadesiyle anlatılmak istenen özün diğer kişilerin beklentilerine göre şekillenmediğidir.
Diğer bireylere ister kabul et ister etme ben buyum demenin bir yolu gibi. “Ben
bir beni bulup içine girip saklanırsam, kim beni bulur? Olduğum gibi bul” ifadeleri
de yorumu destekleyecek şekilde.
Kendi değerlerimiz, inançlarımız ve hedeflerimizle uyumlu
bir yaşam sürmek istediğimizde ise içsel çatışmalar yaşayabiliriz. Çünkü birden
fazla rol, kültürel etkiler ve çeşitli deneyimler kimliği karmaşık hale
getirebilir. Böyle olunca da kendi iç dünyamızı keşfederken zorluklarla
karşılaşabiliriz. “Neden hep böyle, mağlubiyetler, giderek üzerime yakışıyor”
Peki sizce insan kim
olduğunu bir şekilde bulur mu yoksa hayat dediğimiz süreç bu arayışın kendisinden
mi oluşur?
Yorumlar
Yorum Gönder